Türkiye’de doğum hızı alarm veriyor: Kadınlar hem işte hem evde yük altında
Türkiye’de doğum oranları giderek düşüyor ve özellikle eğitim düzeyi düşük, çalışmayan kadınlarda doğurganlık daha sert şekilde azalmaya devam ediyor. Kadınların iş gücüne katılımı artış gösterse de çocuk bakımı sorumluluğu hâlâ büyük ölçüde annelerin omuzlarında. Öte yandan, kreş ve okul öncesi kurumlarının sayısı ihtiyacın gerisinde kalıyor ve özelleşmenin artması bu hizmetlerin maliyetini yükseltiyor.
Yayınlanma Tarihi :
2025 yılı, doğum hızının düşmesini dikkate alarak “Aile Yılı” ilan edilmişti. Türkiye’de kaba doğum hızı 2014’ten bu yana düşerken, 2018’de nüfusun yenilenme seviyesi olan 2,10’un altına geriledi. 2024’te toplam doğurganlık hızı 1,48 olarak kaydedildi.
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin verilerine bakıldığında, 2023 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızı Bulgaristan’da 1,81 çocuk olarak görülürken, en düşük hız Malta’da 1,06 çocuk oldu. Türkiye ise 2024’te 1,48 ile AB ülkeleri arasında 9. sırada yer aldı. Avrupa’da hiçbir ülke nüfus yenilenme oranını tutturamadı.
Kadınların eğitim seviyesine göre doğurganlık hızları incelendiğinde, 2024 yılında okuma yazma bilmeyen veya temel eğitimle sınırlı annelerde toplam doğurganlık hızı 2,65 çocuk olurken, yükseköğretim mezunu kadınlarda bu oran 1,22’ye geriledi. 2019’dan bu yana okuma yazma bilmeyen kadınlarda doğurganlık yüzde 38 düşerken, yükseköğretim mezunlarında yüzde 28 azaldı. Bu da eğitimsiz kesimlerde doğum hızındaki düşüşün daha hızlı gerçekleştiğini gösteriyor.
Kadınların iş hayatındaki durumu hâlâ erkeklerin gerisinde bulunuyor. 2005’te kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 42,2 iken, 2025’in üçüncü çeyreğinde bu oran yüzde 54,4’e yükseldi. Erkeklerde ise aynı oran 2005’te yüzde 66, 2025’te yüzde 72,2 oldu. Yani kadınlarda artış kayda değer olsa da, hâlâ erkeklerin gerisinde kalıyor. 15-24 yaş arası kadınların işgücüne katılım oranı erkeklerin iki katı düşük. Çalışmayan kadınların büyük kısmı ise ev işleri ve çocuk bakımı yükünden ötürü işgücüne dahil olmuyor.
TÜİK’in 2024 verilerine göre, evde çocuk bakımını üstlenen kadınların oranı yüzde 94,4 iken, erkeklerde bu oran sadece yüzde 2,3. Haneler dışındaki kişiler ise yüzde 3,3 ile çocuk bakımına katkıda bulunuyor.
Kreş ve okul öncesi kurumların sayısı ise talebi karşılamakta yetersiz kalıyor. 2024 sonunda 2.320 olan kreş sayısı 2012’den bu yana yüzde 37 artmış, ancak çocukların kreşlerdeki oranı yalnızca yüzde 36 olabiliyor. Özel okul sayısı 2013-2014’ten 2024-2025’e kadar yüzde 125 artarken, devlet okullarındaki okul öncesi sayısı yüzde 372 yükseldi.
Doğum hızındaki düşüşü sadece kadınların eğitim seviyesi veya iş hayatına katılımıyla açıklamak mümkün değil. Eğitim ve istihdam dışındaki kesimlerde bile doğurganlık hızla azalıyor. Kadınlar hâlâ çocuk bakımının yükünü tek başına üstleniyor, işgücü farkı kapanmıyor ve okul öncesi ile kreş kapasitesi yetersiz kalıyor. Bu tablo, sorunun çok boyutlu olduğunu ortaya koyuyor.
Kaynak: ekonomim.com
Yorumlar