Türkiye’de demokrasi bir kez daha test ediliyor. CHP İstanbul İl Başkanlığı’na yönelik yaşananlar, sadece bir partiyi değil, halkın iradesini de hedef aldı.
İstanbul’daki Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, yetkisinin dışında, CHP il kongresini iptal etmesiyle başlayan süreç, YSK’nın itirazları reddetmesi ve kayyum gibi davranan bir çağrı heyetinin görevlendirilmesiyle devam etti. İstanbul Valiliği ve İçişleri Bakanlığı seferber oldu; polis ve çevik kuvvet eşliğinde Gürsel Tekin’in il başkanlığına sokulması sağlandı.
Gösteri yasakları ilan edildi, yollar kapatıldı, ulaşım engellendi, partililer yer yer gaz ve zor kullanılarak içeri alındı. 60 civarında CHP milletvekili de bu müdahaleye maruz kaldı.
Bu tablo, sadece partiyi değil, Türkiye’nin demokrasi geleneğini tehdit etti.
Askeri darbelerde tanklar yürürdü. CHP İstanbul İl Başkanlığı İl Binasında TOMA’lar ve polis ablukasıyla halkın iradesi engellendi. Hukukun üstünlüğü ve demokratik kurumlar, iktidarın siyasi çıkarları uğruna çiğnendi.
Gürsel Tekin’in “çağrı heyeti” olduğunu savunması, durumu değiştirmiyor. Polis kordonu ve mahkeme kararlarıyla bir siyasi partinin yönetim mekanizmasına müdahaleedilmesi, demokrasiye vurulan ağır bir darbe anlamına geliyor.
Bir siyasi partinin İl binasına Milletvekilleri girerken gaz kullanan bir yönetim anlayışı, ahlaki ve vicdani açıdan tartışmalı olduğu kadar, siyasi olarak da toplumun vicdanında derin yaralar açtı. Öte yandan bu tür hukuki ve siyasi müdahaleler ekonomiye de yansıyor.
Yatırımcı güveni sarsılıyor, enflasyon ve döviz kurları etkileniyor.
Türkiye’nin kurumsal ve hukuki güvenliği zedelendiğinde, ekonomik ve toplumsal sonuçları kaçınılmaz oluyor.
Bugün CHP’ye kurulan abluka, yarın Türkiye’nin demokratik kurumlarına kurulacak ablukaların habercisi olabilir.
Bugünlerde hukukun üstünlüğünü ve demokratik çoğulculuğu savunmak, her zamankinden daha hayati öneme haiz.
Baba ocağına polis kordonuyla giren “evlat”ın görüntüleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye demokrasisinin de kara bir lekesidir.
Yorumlar