Son yıllarda belediyecilik anlayışımız sessiz sedasız bir evrim geçirdi.
Artık şehir yönetmek sanki ikinci planda…
Birinci sırada içerik çıkarmak var.
Evet, yanlış duymadınız.
Eskiden belediye başkanları yol yapar, park yapar, proje üretirdi. Bunlarla gündem olurdu.
Şimdi ise “Güneş doğarken hafif buğulu bir yürüyüş” sahnesi çekiyorlar.
Esnafla sohbet ediyor, altına bir türkü atıyor bir de sponsor basıyorlar herkes izlesin diye.
Bir başkan milyon izlenince, diğeri “Ben niye geride kalıyorum?” diye PR peşinde koşuyor.
Sanki şehircilik başarısı değil, "Cannes Film Festivali" aday listesi açıklanacak.
Eskiden “Hizmet yarışı” vardı.
Şimdi “En iyi drone açısı yarışması” var.
Projeler değil, kamera çözünürlüğü çekimlerin açısı konuşuluyor.
Vatandaşla yapılan sohbetler bile artık gerçek değil…
Adam sabah işe gidiyor, bir bakıyor önünde 5 kişilik kamera ekibi.
Başkan da bir anda hiç hazırlıksızmış gibi “Aaa siz miydiniz amca?” diyor.
Sanki 10 dakika önce provasını yapmadılar.
Ama en güzeli şu:
Bu içeriklerin altına gelen yorumlar.
“Başkanım helal, çok çalışıyorsun!”
Ne çalışması?
Adam sadece yürüdü.
Hem de ağır çekimde.
Biz de bu büyünün içinde şöyle bir denklem kurduk.
İyi video = İyi belediyecilik.
Klip güzel oldu mu, tamam. Şehir nefes alıyormuş gibi hissediyoruz.
İcraat olmasın sorun yok, yeter ki video akıcı olsun.
Halbuki dronelar asfalt dökmüyor, müzikli klipler geleceği planlamıyor.
Estetik kadrajlar çukuru kapatmaz.
Ve kimse kusura bakmasın ama:
Güneş doğunca romantik yürüyüş yapan başkan, güneş batınca belediyecilik yapmış sayılmıyor.
Belediyecilik bir sinema filmi değil; ama birileri senaryoya fazla kaptırmış durumda.
Milyon izlenen içerik yerine milyon kişinin hayatını kolaylaştıracak hizmet üretin.
Ve lütfen…
Bir gün gerçekten çalışacak vaktiniz olursa, kamerayı kapatmayı deneyin.
Sorun videoların içi boş olmasında.
Bilmem anlatabildim mi?
Yorumlar