Eğer birazdan okuyacaklarınızı yazmasaydım, vicdanen büyük bir rahatsızlık duyacaktım.
Bu nedenle bu satırları kaleme alma gereğini hissettim.
İki çocuk babası birisi olarak, yaşananları okurken kendimi o gencin ailesinin yerine koydum.
Bugün sizlere, Serdivan ilçesinde belediye şantiyesi arkasındaki Manda Gölü mevkiinde cuma gecesi cansız bedenine ulaşılan, 30 yaşındaki ve henüz üç aylık evli Ümit Kiraz’ın ölümüyle ilgili ortaya çıkan acı verici bilgi kirliliğinden bahsetmek istiyorum.
Daha olayın ilk dakikalarında, ortada hiçbir netlik yokken, acılı aile evlatlarının kaybıyla yıkılmışken “intihar etti” şeklinde yapılan aceleci açıklamalar…
Hele de o açıklamada yer alan psikolojik nedenler kelimesi
Kusura bakmayın ama bu hem insanlığa hem de gazetecilik ve kamu görevliliği sorumluluğuna sığmayan bir durumdur.
Paylaşılan o talihsiz açıklamada şu ifadeler yer aldı:
''22.11.2025 Cumartesi günü, 20:30 sıralarında Selahiye Mahallesi belediye şantiyesi arkası göl kenarı tepelik alanda meydana gelen olayda, Ümit Kiraz isimli şahsın psikolojik nedenlerden intihar ettiği, bulunduğu yerde kendisine tüfekle konuyu gerçekleştirip yaklaşık 150 metreden düştüğü tespit edilmiştir. Ekiplerimiz şahsa ulaşmaya çalışıyor, çalışmalarımız devam ediyor.''
Bu açıklamanın, henüz hiçbir şey belli değilken, hatta olay yeri incelemeleri bile tamamlanmamışken yapılmış olması sadece hatalı değil, aynı zamanda bir aileyi inciten büyük bir sorumsuzluk örneğidir.
Bizler, olayı ilk duyduğumuzda gencin ismini dahi vermekten kaçınırken; ne gariptir ki resmi açıklamada ismi açıkça yazılarak olay “intihar” diye servis edildi.
Oysa saatler geçmeden olayın intihar olmadığı, gencin silahla kaza sonucu kendini vurduğu ortaya çıktı.
⸻
Ümit Kiraz’ın o bölgede sık sık karavanı ile kaldığı, olay günü akşam saatlerinde eşiyle düğüne gitmek üzere sözleştikleri, berbere gidip çıktığı ancak bir daha haber alınamadığı ailesi tarafından ifade edildi.
Eşi kendisine ulaşamayınca kayınbiraderine haber vermiş, ardından genç adamın arkadaşları Manda Gölü mevkiine gitmişti.
Aracın yanında pompalı tüfek ve kan izleri gören arkadaşları etrafa bakındıklarında, gencin cansız bedenine yaklaşık 150 metrelik bir uçurumda ulaşmışlardı.
Yani olay; iddia edildiği gibi bir “intihar” değil, tüm bulgulara göre feci bir kazaydı.
⸻
Şimdi soruyorum:
Bu kadar aceleyle, doğrulanmamış bir bilgiyi kim, neden, nasıl “intihar” diye açıkladı?Ve en önemlisi, bunun yüküyle yüz yüze kalan aileye yaşatılan bu acı kimlerin vicdanında nasıl bir karşılık bulacak?
Ben bu soruları not düşmek, olayın öznesi olan o acılı aileni hissettiğim yükünü dile getirmek için yazıyorum.
Kimse, bir ailenin acısına ikinci bir acı daha eklemeye hakkı olmadığını artık anlamalı.
Yorumlar